https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Günümüzde insanlar yalnızca fiziksel olarak bulundukları mekândan, içinde oldukları çevreden uzaklaşma ihtiyacında değil aynı zamanda aynılaşan yaşam ve düşünce biçimlerinden de kendi oluşturdukları zihin mağarasına kaçma eğilimindeler. Okuma, yazma gibi faaliyetleri gündelik yaşamının bir rutini haline getiren insanların sayısı oldukça az olmasına rağmen, bu tür faaliyetlere ayrılan zamanın bir kaçış ve sığınma türü olarak yoğunlaştığını düşünüyorum. Ön koşul olarak gerekli olan entelektüel yaşama duyulan arzunun yanı sıra serbest zamanın var olması denilebilir.

Serbest Zaman

Serbest zaman sahibi olmak çoğunlukla sınıfsal bir olgu olarak değerlendirilebilir. Piramidin en üst katmanında yer alan üst düzey yöneticiler, şirket sahipleri ve işsizleri bu denklemin dışında tutarsak daha doğru bir çıkarım yapmış oluruz. Modern çağda zaman belirli ölçülerde satın alınabiliyor veya satılabiliyor. Örneğin: market alışverişi, temizlik, yemek gibi ihtiyaçların çoğu uygulamalar tarafından belirli ücretler karşılığında başkaları tarafından yerine getirilebiliyor. Böylelikle birey kendi serbest zamanının süresini imkanları nispetinde uzatabiliyor. Özellikle kentlerde yaşayan, çalışan, beyaz yakalı ve teknoloji işçileri olarak tabir edilen kesim büyük ölçüde bu olanaklara sahip. İşçiler, kargo çalışanları, temizlikçiler gibi düşük ücretlere çalışan kesim ise daha çok çalışarak, ek iş yaparak zamanını paraya çevirmeyi deneyebiliyor. Dolayısıyla zaman da satın alınabilen veya satılabilen bir unsur olarak görülebilir.

 

Entelektüel Yaşama Duyulan Arzu ve Okuma, Öğrenme Aşkı

İnsanın sahip olduğu potansiyeli kullanabilmesi için ilgi duyduğu ve başarılı olabileceği alanları keşfetmesi uzun yıllar alabiliyor. Öğrenme aşkı da çok kolay keşfedilemeyebilir. Müzik aleti çalmak, resim yapmak gibi deneyerek hemen fark edilemeyebilir. Yanlış bir şekilde tanımlanabilir. Örneğin: kelebek türlerine ilgimiz ve onlar hakkında yaptığımız bir araştırma kelebeklere ilgimizin olduğunu düşündürebilir ancak gerçekte öğrenme sürecinin, okuma ve araştırmanın kendisine tutkuyla bağlıyızdır. Bazen toplumdaki diğer insanların amaçlarına ulaşmak için kullandığı insanlarızdır, bazen toplum tarafından bize amaçlar empoze edilir ve bizim olduğuna inanırız, bazen de kendimiz ve ilgi alanlarımız değişir dolayısıyla yaşam amacımız, anlam bulduğumuz şeyler bütününü de artık değiştiririz.

 

Entelektüel faaliyetler, okuma, öğrenme, derin düşünceler kendi başına bir değeri olan faaliyetler olarak yer alıyor. Ancak kendi başına öğrenmenin en yüce amaçlarımızdan biri olduğu durumların dışında, entelektüel faaliyetler inzivaya, kendimiz için bir mağara oluşturmaya ve dünyadan kaçmaya hizmet edebilir. Sosyal çevremizde saygınlık oluşturarak farklı olmak isteyebiliriz, ait olduğumuz sosyo-ekonomik sınıftan çıkmak isteyebiliriz. Farklı amaçları kendimizde gözlemleyebilmek her zaman çok kolay olmayabilir. Bazen insanlar dış dünyanın rekabetinden, hırslarından arınarak, kitaplardan örülü duvarların arkasında zamanla kendi mağaralarını inşa ederler. Arkadaşları ile daha az zaman geçirmeye başlar, sosyal aktivitelere daha az katılır ve yüzeysel olacağını düşündüğü aktivitelerden uzak dururlar. Yaşamın en yüce amacı ve doruk noktası olan öğrenme ve düşünme faaliyetleri içinde bir varoluş oluştururlar. Dış dünyada elde edilecek olan zenginlik, statü ve başarı gibi amaçlara karşın yarıştan, stresten, anlamsızlıktan çekilme, yapaylıklarla arasına mesafe koymaya, yüksek rekabetin bir parçası olmayı istememe ve dünyaya ait olmama hissi yaşamaktadırlar. Sosyal hayatın modern dünyada bireyden beklentilerinin oldukça yüksek olmasıyla da tam bu noktada sosyal hayat ile öğrenme aşkı arasında çatışmalar başlar. Toplumda zenginlik, sosyal statü, başarı, aşk gibi değerlerin ötesinde farklı bir şey bulunmayan bireylerin çoğunlukta olduğu ve bu değerler üzerinden tüm sosyal yaşamın anlamlandırılmaya çalışıldığı bir ortamda, bahsedilen değerlerden daha fazlasını içimizde barındırıyorsak bu çatışmanın ağırlığında ezilebiliriz. Bu durum insanların başkalarıyla birlikteyken kendilerini daha yalnız hissetmesine de neden olmaktadır. İnsan yaşamının en doruk noktasına ulaşmayı sağlayan içsel yaşam neden bu kadar önemlidir? İnziva, kendi kabuğuna çekilme, dünyada kendine bir yer arama çabası olarak da görülebilir, bizim bir parçası olduğumuz bizden çok daha yüce bir güç, aşkınlık, coşku ve insan olmanın hakikati ile temas edebilmek için çabalarız. Entelektüel yaşam devamlılığı, disiplini, yalnızlığı ve en önemlisi birey olabilmeyi gerektirir.

“Entelektüel yaşam ne işe yarar? Sıkıntılardan kaçmak için bir sığınaktır; kişinin haysiyetini hatırlatır; bir iç görü ve anlayış kaynağıdır; insani arzuların geliştirildiği bir bahçedir; kişinin daha geniş bir bakış açısı kazanmak için güncel tartışmalardan geçici olarak uzaklaşabileceği, evrensel insanlık mirasını kendisine hatırlatabileceği bir duvar kovuğudur. Tüm bunlar en azından, diğerleri arasında tek bir iyi olsa bile, insanoğlu için temel bir iyi olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.” (Düşüncede Kayboluş, Zena Hitz, S. 126)

Dünyada küresel ısınma, yoksulluk, hastalık, savaşlar gibi büyük problemler varken insanlar birçok noktada en temel yaşamsal sorunlarla çevrilmişken kişinin kendinin entelektüel faaliyetlere vakit ayırmaya bu kadar hevesli olması, bu zevke sahip olmak bir lüks müdür sorusunu akla getiriyor? Eğer bir lüks ise, Maldivlerde yaz tatili yapmak zevki, Americano içme gibi zevklerden hangi noktalarda nasıl farklılaşmaktadır? Modern hayat ve içinde bulunduğumuz kapitalist sistem insanın serbest zamanı da dahil tüm zamanına böylesine sızmışken, insanların tüketim zincirinden bir an bile çıkmasını istememektedir. O nedenle serbest zamanını oluşturan, entelektüel faaliyetler için planlayan insan bahsedilen faaliyetlere ayırdığı süre boyunca sistemin dışında kalır, tüketim konusunda adeta offline olur. Sadece sistemin dışında kalmak da değildir söz konusu tehlike, aynı zamanda okuyup, derinleşip birtakım fikirler geliştirip, bazı genel geçer kabullere karşı kendi eleştirilerini, görüşünü de inşa etmeye başlar. Tam da bu sebeplerden dolayı Americano içme zevki ve kitap okuma zevki farklılaşmaktadır.