
“Kuşlar. Soldan sağa (çoğul). Altı harf. Yatay kuşlar. Adlarını bilmiyorum. Beni yaralayan kuşun türünü bilmiyordum…”
“Günebakan-adamlar. Yukarıdan aşağıya (çoğul). Dokuz harf tire yedi harf. Dik pozisyondaki adamlar…”
İnka, Aztek ve Maya medeniyetlerinin ihtişamıyla yoğrulan topraklarda karşımıza çıkan Eduardo Berti, zengin uygarlıkların içinden çıkıp Kuşlar kitabıyla raflarda yerini aldı. Topraklarının altı da üstü de aynı zenginliğe ait olan Latin Amerika edebiyatı bizim edebiyatımızda hak ettiği yere ulaşamamış bir edebiyattır.
Latin Amerika kültürü denildiğinde akla ilk gelenler nedense samba, Rio Karnavalı, tango ve futbol. Ancak Latin yazarların eserleri yakın zamanda yapılan çevirilerle yavaş yavaş edebiyatımıza kazandırılmaya başlanmıştır. Bu toprakların içinde var olan kadim kültürler yazarları gerçek anlamda etkilemiş ve bu topraklarda yaşanan darbeler, diktatörizm ve sömürgecilik insanları farklı düşüncelere sevk etmiştir. Özellikle ileri medeniyetlerin burada yaşaması ve yok olması ve bu medeniyetlerle ilgili anlatılan efsanelerle beslenen yazarlar eserlerinde gerçek hayatla efsaneleri birleştirerek okura sunmuşlardır. Büyülüğü gerçekliğin en mükemmel eserleri Latin Amerika yazarlarından çıkmıştır. Güney Amerika’da yaşayan kadim topluluklar Kristof Kolomb’un keşfiyle yerini barbar Avrupa medeniyetlerine bırakmıştır. Özellikle İspanya ve Portekiz’den gelen göçmenler yerli halkı köle gibi kullanarak kendi topraklarında onlara işkence ederek Latin kültürü oluşturmuşlardır. Latin Amerika edebiyatının ülkemizde en tanınmışları Pablo Neruda, Vasconselos, Gabriel Garsia Marquez. Hatta Neruda ve Nazım Hikmet’in dostlukları göz ardı edilemez.
Arjantin edebiyatında gelince yine bizim edebiyatımızda Carlos María Domínguez, Ernesto Sabato, Jorge Luis Borges, Julio Cartazar, Andrés Neuman gibi yazarların bazı eserleri dilimize çevrilerek tanıtılmaya başlanmıştır. Eduardo Berti de bu yazarlardan biridir.
Arjantin adı Centanara’nın epik bir şiirinden alınmış Latince bir isimdir. Asıl anlamı gümüş demek olan Arjantin, yer altı kaynaklarının zenginliklerini de adında barındırmaktadır. Maya kültürüyle yoğrulan yerli halk efsanelerle büyümüş ve çocuklarını da yine bu hikâyelerle büyürmüştür. Arjantin denilince edebiyatından önce aklımıza adına şarkılar yazılan, filmler çekilen efsane Evita, Eva Peron gelir.
Eduardo Berti’nin ilk kitabı olan Kuşlar Alakarga Yayınları tarafından Tozan Alkan ve Özge Cengiz tarafından çevrilmiştir. Bu kitap Los pájaros adıyla basılmıştır. Eduardo Berti bu kitabıyla Revista Cultura burs ödülünü kazanmıştır. Yazar Berti Kuşları uçurmayı neden istediğini Son Söz’de (s. 169) belirtir.
“Arjantinli yazarların eserlerinde zulüm evreni çok fazladır.” der Berti. Öykümüz bir not defterinden koparılmış sarı sayfaların okunmasıyla başlar. Bu defter Vieytes adlı psikopat bir veterinere aittir. Kahramanımız bu defter sayfalarında okuduklarını birebir yaşamak zorunda kalmıştır. Chubut çiftliğinde yaşanan korkunç ve bir o kadar da gizemli olayların anlatıldığı bir öyküdür Kuşlar.
Arkadaşına inanıp onunla birlikte bilinmeze yolculuk yapan kahramanımız tuhaf bir aile ile tanışacağından habersizdir. Her ne kadar arkadaşı Enrique Hernandez çıktıkları yolculukta kendi başına gelenleri anlatsa da mantığına sığdıramadığı olaylardan bahsetmiştir. Özellikle kuşlar için insan bedenlerinin korkuluk olarak kullanılması olağanüstü gelmiştir kahramanımıza. Bu arada Enrique Hernandez kahramanımızı kendi yerine rehin bırakacaktır ama kahramanımızın bundan haberi yoktur. Gizem ve korkunun ön plana çıktığı Kuşlar öyküsü mükemmel bir kurguya sahiptir. Hastalıklı aşkı da bu öyküde görmemiz mümkündür. Mercedes’in durumu bunu gösterir okura. Önce Enrique Hernandez’e duyduğu aşk ardından kahramanımıza olan duyguları. Bir anda kadın aşkının yönünü değiştirebiliyor. Belki de babasına duyduğu korkuyu güçlü erkeklerde görüyor olabilir. Mercedes babası tarafından erkeklere sevecen gösterilerek onların uyuşturulmasını sağlıyor ve böylece babası veteriner Vieytes’in sapkın fikirlerine yardımcı oluyor. Hatta veteriner torunlarının da ölümüne sebep olmuştur diye düşünmekteyim. Öyküde açık kalan bir bölüm var. Enrique Hernandez ve gömülen adamların neden tutsak edildiği ve sonrasında Enrique Hernandez’in bu çiftlikte kalmaya devam etmesi. Bu bölüm net bir biçimde açıklanmamış. Sadece Enrique Hernandez ve arkadaşları gece karanlığında kaçmak isterken yönlerini kaybederler ve ölü bedenlerden oluşan duvarlarla çevrili çiftlikte mahsur kalırlar. Gün aydınlandığında çiftçiyle karısını esir alan tutsaklar saçma bir açıklama duyarlar. Tutsak olmalarının tek sebebi kuşlardır. Daha fazla bir bilgi yoktur. Sonrasında da bu konuyla ilgili hiçbir açıklama yer almaz öyküde. Kahramanımızın arkadaşının yerine esir bırakıldığını Mercedes’in babasına gönderdiği –kahramanımız o esnada babası olduğunu bilmiyor- mesajdan anlayabiliyoruz. “ Veterinere Enrique’nin onun talebini yerine getirdiğini söyleyin.” (s. 149)
Mercedes duyguları olmayan bir kadın olarak karşımıza çıkmaktadır. Çocuklarının ölümüne, anne ve babasının başına gelenlere tepki vermemesi ve kocası Enrique Hernandez’in çiftlikten ayrılmasından sonra kahramanımızla birlikte olmak istemesi bunu gösterir okura ki aslında öykünün sonunda bulmaca parçalarını birleştirdiğimizde kocasının da babası tarafından öldürülmüş olduğunu anlamaktayız.
Kahramanımız da Hernandez gibi esir alınır ve toprağa gömülür. Bu insanlar aslında kuşları korkutmak ve onları tarladaki ürünlerden uzak tutmak için yapılan insan korkuluklardır. Hernandez’in çiftliğe başka insanları da zaman içinde getirdiğini görmekteyiz öyküde.
Büyülü gerçeklikle yazılmış olan bu öyküde gerçekle hayal arasında yaşananlar anlatılmıştır. Dilinin güzelliği çevirinin gücünden kaynaklanmaktadır. Yazarımız Eduardo Berti’nin kendi söylemine göre “Başı Kesilen Tavuk” adlı öykünün hatalı basımı kendi öykü yolculuğunun ilk adımlarını oluşturur. Bu sayede ilk kitabı olan Kuşlar’ı edebiyat dünyasına kazandırır ve bizim edebiyatımıza doğru Tozan Alkan ve Özge Cengiz aracılığı ile bir yolculuğa çıkar.