Sarma cigara, sürgülü zincir, sabahsız gece. Sırat gibi keskin, dönülmez, değişmez, bıçak sırtı bir racon. Bir ucu ezelde bir ucu ecel de; bir yüzü acem mülküne bir yüzü garba dönük, sonu olmayan, uzadıkça uzayan karanlık mahpushane koridorları.
Kitap bizlere yürümenin gerçekten de bir felsefesi olduğunu Nietzshe, Rimbaud, Rousseau, Thoreau, Nerval, Kant ve Gandi gibi ünlü isimlerin meşhur yürüyüşleriyle de kanıtlıyor ayrıca.
Paul Beatty, 2016’da Man Booker Ödülü kazandığı romanı ‘Seri Sonu’nda günümüz Amerika’sının karanlık yüzünü -ırk, cinsiyet, popüler kültür ve siyaset ekseninde- acımasız, provokatif ve alaycı bir dille sergiliyor.
Necmi Karkın, çağın zaman kavramından uzaklaşmış, nesneler dünyasından vazgeçmiş ve doğanın estetik olguları üzerinden kendi yaşam paradigmasının öğretisel halleriyle uzlaşmıştır.
Emrah Serbes, Erken kaybedenler’de önceki polisiye romanlarından farklı olarak bu sefer bir öykü kitabı ile karşımıza çıkmıştır. Kitapta birden çok hikaye olmasına rağmen hepsinin ortak bir noktası var.
2005 yılında okurla buluşan ve yazarın ilk romanı olan Dublörün Dilemması ilk bakışta Alper Canıgüz, Onur Ünlü ve İhsan Gökdemir’in resimlerinin yer aldığı kapak tasarımıyla okurun ilgisini çekiyor.
Bellatin’in bu 67 sayfalık kısacık romanı arzunun nasıl aile tarafından ideolojik olarak şekillendirildiğini ve bunun sonuçlarını gözler önüne sermektedir. Arzunun ekonomisi bu ideolojik şekillendirmenin nabzını tutmaktadır.
1920 yılında Almanya’da doğan Bukowski, ilk öyküsünü yirmi dört yaşındayken yayımladı. Yapıtları birçok dile çevrilmiş, öykü ve şiirleri dünyanın pek çok ülkesinde ilk sıralarda yer almıştır.
Lo-li-ta.” Daha ilk cümlesinde okuyucuyu nasıl bir metafor okyanusunda yüzdüreceğinin sinyalini veriyor, Lolita’nın Rus asıllı Amerikalı yazarı Vladimir Nabokov. Son sözünü yazması bir ay, romanın kendisini yazması ise tam altı yılını alır usta yazarın.
Andy Weir’in kaleminden çıkan harika bir eser: “Marslı”. Birçoğumuz bu ismi 2015’te vizyona giren Matt Damon’ın başrolünü oynadığı aynı adlı filmden duymuş olmalıyız.