Tam anlamıyla bir isyan öyküsü olan İnce Mehmed, Yaşar Kemal’in de söylediği gibi “Mecbur Adam” ın öyküsüdür. Bir insanın yaşanılan zulumlerden dolayı kötülüğe, eşkiyalıga nasıl mecbur bırakıldığını anlatır.
Aşk, zaman, bekleyiş, varlık gibi pek çok öbekte toplanabilecek bu şiirlerde söz söyleme yetisinin aşkın varlık haline tanıklık edeceksiniz. Ku’yu’daki şiirlerin duygusu sözün birdenbireliği, sakınımsızlığı üzerine kuruludur.
İnsana hüzün veren bir ev… Sıvaları patlamış duvarlar, dişleri dökülmüş ağıza benzeyen pencereler, biri var biri yok kiremitler.
Hayat Apartmanı’nın sakinleri ve onların iç içe geçen yaşamları…Serhan Ergin, insana dair her şeyi samimiyetle anlatıyor. Okurlara sıcacık, kahve kokulu öyküler armağan ediyor…
Küçük General çok konuşabilir, yalan söyleyebilir, bilinir olmak için elinden geleni yapıyor olabilir. Kötülükler yapabilir çevresindekilere, evet. Şiddete eğilimi olabilir. Evet, olabilir ama tüm bunları insanların iyiliği için uygular.
”Labirent”, yüzeyde hüzünle akan, derinde keskin akıntılara kapılan bir yeni çağ romanı.
‘Düşme Korkusu; halk anlatısı, masal, söylence, mübalağa içinde kullanmış, üçüncü sayfa haberi tarzında olaylardan yola çıkarak, bir anlamda da karakter çözümlemeleri yaparak, memleketimden düşme korkularını yazmış.
2000’li yıllar Türk şiirini merkez alan Şiirden Sesler Korosu’nda Feyiz, yalnız modern şiirin bir anatomisini çıkarmakla kalmayıp Türkiye’de şiir eleştirisi ve edebi teoriye ilişkin çeşitli yaklaşımları da eleştirinin konusu haline getiriyor.
Edebiyatın, milli hayatı ve gelenekleri anlatmanın ötesinde de hedefleri vardır. Yazar, ufkunu milli olanın ötesine genişletmek ve evrensel olana ulaşmak için gayret göstermek durumundadır.
“Yazdıklarıma hiçbir zaman şiir demedim, okuyanlar dedi” dese de, bence gündelik dili kullanırken sanatlı sözleriyle okuru boğmayan ancak bir taraftan da size sözün anlamını uzun uzadıya düşündürmeyi başarabilen bir şair kendisi.