”Labirent”, yüzeyde hüzünle akan, derinde keskin akıntılara kapılan bir yeni çağ romanı.
‘Düşme Korkusu; halk anlatısı, masal, söylence, mübalağa içinde kullanmış, üçüncü sayfa haberi tarzında olaylardan yola çıkarak, bir anlamda da karakter çözümlemeleri yaparak, memleketimden düşme korkularını yazmış.
2000’li yıllar Türk şiirini merkez alan Şiirden Sesler Korosu’nda Feyiz, yalnız modern şiirin bir anatomisini çıkarmakla kalmayıp Türkiye’de şiir eleştirisi ve edebi teoriye ilişkin çeşitli yaklaşımları da eleştirinin konusu haline getiriyor.
Edebiyatın, milli hayatı ve gelenekleri anlatmanın ötesinde de hedefleri vardır. Yazar, ufkunu milli olanın ötesine genişletmek ve evrensel olana ulaşmak için gayret göstermek durumundadır.
“Yazdıklarıma hiçbir zaman şiir demedim, okuyanlar dedi” dese de, bence gündelik dili kullanırken sanatlı sözleriyle okuru boğmayan ancak bir taraftan da size sözün anlamını uzun uzadıya düşündürmeyi başarabilen bir şair kendisi.
Yazar olmak arzusunda genç bir adam hayranlık duyduğu büyük yazarın asistanı olur ve dostluğunu kazanır. Yazar Refika Karahisar asistanı Aren’le elyazmalarını paylaşırken yazma sırlarını ve edebiyatın arka bahçelerinde dönen dolapları da anlatır.
Kaç kez ölür insan? Bu uğursuz, samimiyetsiz, acıtmaya meyilli dünyaya kaç kez yeniden doğar? Ölüm göreceli bir kavram mıdır? Türk Dil Kurumu’nun dediği gibi; “Hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi,” ise ölüm, ben daha önce dört kez öldüm.
”Kolla kendini; çünkü ben korkusuzum ve bu yüzden güçlüyüm.” der Shelley. Korkularını en güçlü silahı haline getiren bu kadının en büyük başarısı, gotik romanın en önemli örneği olan Frankestein’ı yazmasıdır.
“İmkansızlık bir taş duvar mıdır yani? Nasıl bir taş duvar? Elbette tabiat kanunlarından, tabiat bilgilerinden çıkarılan sonuçların, matematiğin taş duvarı. Biri çıkıp da atalarımızın maymun olduğunu ispat ederse, ister istemez kabul etmek zorundasın.
Roman boyunca 27 mayıs darbesine giden tarihsel olaylar kurgu ile paralel ilerler. Yazar; dönemin işçi eylemlerini, aydınların duruşunu halk ile aydın arasındaki çelişkileri anlatırken dönemi daha iyi kavramamızı sağlar.