Anlatacak çok şeyimiz varmış gibi susuyorduk. Geceydi. Yürümek dışında herhangi bir eyleme yönelmeyi birbirimize yasaklamış; ağıtlar yakmakla meşguldük. Korkuyordum. Dumanlar…
-Sence de bir tuhaflık yok mu? Neden tüm kokuları ayırt edebiliyor? Huzursuzluğu diğerlerinden fazla değil mi sence de? -Abartıyorsun, her…
Bazen eskiyi özlüyorum. Dünyanın daha saf ve romantik olduğu o çiçek çocuk zamanlarını. Sokakların ruhu vardı. Şimdi imbiklerden kaynağına çekilen…
18 Ağustos Anısına… Birini öldürdüm. Bir adamı… Bir arabanın giremeyeceği darlıkta bir sokaktaydı yüksek binanın olduğu ev. Eve biraz daha…
Bir yol ayrımında ayrıldım kendimden. Önce dua etmeyi bıraktım sanırım. Ya da öyle bir şeyler. Hatırlamıyorum. Önceden her ezan zamanında…
Yetmiş dokuz yılının Eylül’ ünde Koçgirinin ”Kondilan” köyünde doğmuşum. Kendimi hatırlayışım, iki yüzyıl önce tavanı is’ten simsiyah kesilmiş, büyük çam ağaçlarından…
Bir ruhun geçmişine ait neyi varsa unutsak. El birliği ile yapsak bunu. Her şeyi baştan yaratsak. Yeniden doğsak hepimiz. Nasıl…
Yatağın çarşafını değiştirdim solumda fazlada duran yastıkları kaldırdım, uzandım sonra, bir bira açtım, Gecenin koynuna girdim usul usul, ve payıma…
Neredesin biliyor musun? Burası senin gerçekliğin benimse rüyam. Küçük küçükkodeslere tıkıştırdığın anılarından oluşan bir dünya bu. Aman hiçbir şey kaçmasın diye sürekli kontrol altında tuttuğun esaret çemberi.
Bir ara yüz çizgilerinizi sayarak ulaşayım istedim yaşınıza. Olacak gibi değildi, belki yirmi, belki yirmi beş çizgi vardı yüzünüzde, her biri iki seneden hesaplansa. Olacak gibi değildi. Öğrenciydiniz biliyordum. Tıp fakültesinde okuyordunuz.