Alınan her nefes, hüzün duvarlarını aştıktan sonra hayat olacak günler vaadediyor. Nefes alıyorum, nefes veriyorum. Yabancılaştığım sokaklar, kucak açıyor bana biliyorum…
Bu sabah dünden bir farkın olsun diye yavaşça yaklaştın aynada kendine, önce sakin bir gülümseme ardından ilk göz göze geliş. Her iki tarafta konuya oldukça hâkim ama akıl düşünmekten korkuyor dil söylemekten.
Yollar var. Yürüdüğün, yürüyeceğin ve yürümek zorunda olduğun. Her defasında niyetlenip vazgeçtiğin, adım atıp ayağını geri çektiğin aşılacak köprüler var. Her taşını ezberlediğin aydınlık sokaklar da var, sonu karanlık çıkmaz yollar da.
Karanlık bir gecede ellerinde fenerle yürüyor iki kişi. Biraz sonra gök gürlüyor ve şiddetli bir yağmur başlıyor. Az ilerdeki bir sundurmanın altına sığınıyorlar. Yağmur damlalarının çıkardığı sesten başka çıt yok.
Bugün sadece gidiyorum. Olduğum yerden olacağım yere değil kutlu göçüm, ben bugün kendimden gidiyorum. Her sokak başında yanan sarı lambaların altına tamamlanmamış hikâyelerimi bırakıyorum
Bugün bayram. İnsanlar mutlu insanlar umutlu. Önünde eskitilmiş tahtalardan yapılmış bir masa ve onun etrafında masadan da yüksekçe birkaç sandalye.u
Pencerenin başında duruyorum öylece. Bazı günler diğerlerinden daha çok buruluyor içim. Bugün mayısın ikinci pazarı. Yüksek sesle söylemeye dilim varmıyor. Sanki bazı anlar, derin bir sessizliğin kuytusunda can çekişiyor.
Uzun soluklu mücadelelerin, hep var olma gayretinin, hep doğruyu yapma isteğinin sonucunda insan elbet azami bir başarma payına ulaşır içinde. Bu pay gelecek mücadeleler için zorlansa bile bir şekilde halledeceğinin garantisidir
Şimdi sessiz ama gösterişli bir hayatının ortasındasın, var gücünle yaşamaktasın. Güneşi iliştirmişsin yatağının kenarına, aya tutunmuşsun her gece. Sanki gerçekten güçlü gibisin.
Acıların iz düşümleri hep bir şeylere yansır, birilerine, bir yerlere. İnsan ister ki bir sebebi olsun, bir sonucu olsun, bir şifası olsun derdinin. Bir başınalığını sevse de, dimdik durabilse de ister ki omzunda bir el olsun.