Havuzun başında kimse oturmuyor. Banklar boş, havuz boş… Ayakkabı boyacıları işe çıkmamış. Pamuk helva arabası naylonla sıkı sıkı sarılı.
Martılar dönüp duruyor balıkhanenin üzerinde. O kadar çoklar ki… Martılar…
Ustamdan gizli, dükkândan aşırdığım fotoğraf makinesini ve üçayak sehpayı yolun başına kurduğumda nasıl da heyecanlıydım. Son on gündür olduğu gibi o gün de sokağın başından aşağıya doğru yürüyeceğini biliyordum.
Masum uykusu tokat ve bağrış sesleriyle bölündü küçük Arif’in. Alışkın olduğu bu bağrış ve tokat seslerini duymazdan gelmek istiyor ve uykusuna devam etmek istiyordu. Rüyasında da tam oyuncaklar diyarına gitmişti.
Annem “Sen uyuyana kadar yanındayım” der ve saçımı okşayarak uyuturdu beni. Elleri, saçlarımın arasında gezinmeye başladığı vakit, aklımın uçsuz bucaksız yemyeşil çimenliğinde de kelebekler uçuşmaya, kuzular otlamaya doğrulurdu.
Evden acele ile çıktım. Evle sokak kapısı arasını kaç saniyede geçip, beni ana caddeye götüren sokağa girdiğimi hatırlamıyorum. Hava yine rüzgarlı, bu rüzgarlı havayı sevmeli mi yoksa ondan nefret mi etmeliyim, bilmiyorum.
Bizim buralara yine memleketin diğer illerinden erken gelen yaz mevsimini yaşadığımız o sabah, tam da Neyran ablalardan dönüyordum. Kestikleri tavuklardan birini de bize vermek için çağırmıştı beni.
Uyandı gecenin alacasında, uzaklardan gelen davetkar kızıl ışık kamaştırdı gözlerini, yürüdü ışığa, karanlıkta zorla seçilen kedi dolandı ayaklarına, adımları birbirine eş vardılar mağaraya.
Çaresizlikle başımı ellerimin arasına aldım. Ağlamak istedim sadece. Belki saatlerce… Yapayalnız bir odada, boğucu bir bunalım ve aradığını bulamama duygusuyla baş başa… Camdan sarkan bir köpek gibi, pencereyi açıp etrafa küfürler savurdum.
Deniz kıyısında tepede güneş etrafa saçılmış kağıtlar ve bacası tüten evin savrulan külleriyle griye boyanmış sayfada bana bakan kediye baktım. Cebimde kalan son paramı da kitaba verdim.
Bir sürü ölmüş kediyle bir arada yaşamayı seven o eski dostumuzu uzun uzun hatırlamakta ne fayda var. Şimdi onun saçları uzamıyor. Hiçbir şeyden haberi yok. Belki de uzun bir uykuya yatmıştır.