Elma armut parolasıyla saklandığım taş duvarın ardında, herkesin beni aramasının hazzını ne ebê ne de sobe olmaya değişmezdim… Ta ki…
Henüz küçük bir sahil kasabasına yerleşmemişlerdi. Henüz birbirini bulmuş iki aşık değillerdi. Deli de olmadıkları bilinirdi. Ama hep kavgacıydılar, itiraz…
Son tabloyum ben. Bir ressamın bitiremediği, yarım bırakmak zorunda kaldığı son tablo… Fırça darbelerini tuvale vurduğu anda doğumum başladı. Gözlerimi…
– Koy koy koy koy … – Tamam mı? – Koy ağabey koy. Ben diyeceğim sana dur diye. – Lan…
Bahçe kapısının önünde duruyor siyah rugan ayakkabıların. Ben şimdi yüzleşiyorum ölümünle. Oysa morgda yatan buz gibi bedenine dokunduğumda ellerim yanmış,…
Geceler… Zor, hoyrat, geçmez bilmez, gün doğmaz bir türlü. Belki de insanın en fazla kendi kendisiyle kalabildiği, doluya koyup almadığı…
Hak. Kentim. Çileli gözlerin cüzzamlı derin ve- kar ile devam eder adın… ferit edgü …
Hava kararmıştı. Adam, güneşin doğuşunu bir daha görmeyecekti. Bu korkunç dünyaya otuz altı yıl katlanmak yetmişti. Yarından itibaren, sitenin kedileri…
Güneşin sudaki pembe bir toptan, gökyüzünde parlak bir ahtapota dönüştüğü saatler. Suyun etrafını çevreliyor gibi görünen dağlar aslında su tarafından…
İnce kaz tüyü yorganı üzerimden atıp doğruldum. Kediler gibi gerinirken mırıldandım. Yumuşacık yatak bedenimin tüm yorgunluğunu almıştı. Ayağımı salladım yataktan….