Gençlere katlanmak yaşlılığa katlanmaktan daha zor olsa da yaşamak güzel şey sevgili Nadya. Gençlerin seninle eğlenmesini kabullenmen zor olsa da, uykusuz gecelerde o güzelim öğütlerini dinlemek yağmurun, güzel.
Yok sayılmak; yeryüzünde yaşayan adına insan denilen varlıkların tanıdıkları veya tanımadıkları diğer insanlara yapabileceği en büyük kötülüktü. İkinci en büyük kötülük ise; sevginin sınırları olduğuna inanan birine aşık olmaktı.
Kapının kapanış sesinde duyuyor ilk kez onu. Ardından anahtarının gümüş kaseye düşerken çıkardığı ince seste. En son bir eşyaymış gibi yere bıraktığı yılgın bedeninde. Dalga dalga yayılıyor evin içinde.
Gündönümü… En uzun gecelerden birindeyiz bugün. Geceleri ıssız ve karanlıktır buralar. Bir yere varmayan, anlamsızca biten bir sokak… Burası çıkmaz sokak…
Başımı pencereden çıkarıp sağa sola bakınıyorum.
Kulağımda ki ağrı değil. Bir uğultu çınlama gibi hakim bey. O gün bu gündür durmadı meret. Bazen kafamı ranzalara vurasım geliyor. Yok hakim bey vurmuyorum. Gittim çaldım kapılarını öyle yani hiçbir şey yokmuş gibi yaptım.
Kafeye gelen adam boş bir yer bulma umuduyla çevresine bakınırken, garson köşedeki masayı işaret etti. Orada oturan hesabı ödüyor. İyi bir tesadüf oldu. Herkes kahvaltıya ne kadar da meraklıymış.
Karanlık basana kadar sokakta topla, iple oynuyor, bazen de topladığım çerçöpü çamurla birleştirip çocukça tasarımlar yapıyordum. Birden çekip aldılar beni sokaktan. Büyümüşüm, okula gitmeliymişim.
Furkan gerideydi. Islak yerden kalkamamıştı. Kolonyalı mendille, ellerine sindiğini düşündüğü kokuyu temizleme çabasındaydı. Montunun göğüs cebindeki telefon çalmaya başlayınca irkildi!..
“Bir de Gökay’a görün istedim, ne kaybedersin.”
(Kazanacağım bir şey yok.)
“Amerika’dan yeni geldi Gökay, orada aldı uzmanlığını.”
(Bana ne!)
İçinde, kendimi tutsak ettiğim bir sokakta öylece kaldırım taşına oturmuş hiçlikle savaşıyordum. Bütün sokak sesliydi ama ben tüm sesleri kısmıştım.Nasıl yapabildiğimi sorma! İşte bu sessizliği bir solukta ta içime çektim.